30 Temmuz 2017 Pazar

Colder


Merhabalar!

Yine bir çizgi roman yazısı ile buradayım. Beni birazcık tanıyorsanız korku türüne olan ilgimi de bilirsiniz, ancak maalesef ki bu janrda o kadar harika şeylerle karşılaşmıyoruz. İşte ben de bu türün çizgi roman kolunu kovalamaktayım uzun zamandır. Daha önce blogda başka korku çizgi romanları (Bkz: Outcast) (Bkz: Wytches) hakkında çiziktirmiştim, ancak Outcast ve Wytches Image Comics çıkışlıydı. Blogda az buçuk Dark Horse rüzgarı essin istediğimden, bu sefer Colder’ı tanıtmaya karar verdim.


Ay ne uzun bir girizgah oldu! Seri hakkında genel bilgileri vereceğim, konusundan bahsedip kritiğe geçeceğim, isteyen istediği bölüme atlayabilir ^^

Kasım 2012’den bu yanan çıkan serinin on beş sayısı yayımlandı, ciltler beşer sayı olarak ayrılmış yani toplamda üç cildimiz var; Colder: Volume 1, Colder: The Bad Seed, Colder: Toss The Bones – ve evet ciltler birbiriyle bağlantılı. Serinin yazarı Paul Tobin (Bandette, I Was the Cat) ve çizeri ise Juan E. Ferreyra (Gotham By Midnight, Prometheus) Serinin 2014 yılında Eisner Ödülleri’nde Best Limited Series kategorisinde adaylığı bulunmakta. 



Konusu ise şöyle: 12 Ekim 1942. Massachusetts’te (bakmadan yazdım :d), Sansid Asylum’dayız. Bir yangın çıkar ve bir portal açılır. İçeriden serimizin kötüsü çıkar: Nimble Jack. Nimble Jack, Declan’ı tanır ve ona “You will grow colder,” der. Aradan yıllar geçer ve Declan’ın yaşaması imkansız bir vücut sıcaklığında buluruz: Konuşmamakta, hiçbir şeye tepki vermemektedir. Tıbben yaşaması bir mucize olan Declan’ın suskunluğu bir gün sona erecektir. Günümüze geliriz (aslında 2012’ye işte ^^) İnsanların göremediği Nimble Jack, Reese ve dolayısıyla Declan’ın yaşadığı yere ufak bir ziyaret yapmıştır, ve bunun üzerine Declan’ın hikayesini öğreniriz.

Nimble Jack delilikle beslenen biridir. Declan ise, deliliği iyileştirebilmektedir. Ancak bunun da bir bedeli vardır, her iyileştirme sırasında Declan’ın vücut sıcaklığı düşmektedir ve sıfıra ulaştığı an her şey bitecektir… Eh, bilin bakalım bunun olmasını kim bekliyor (:



Şimdi geçelim esas kısmımıza, bu nasıl bir seri?

Çizgi romanın oldukça hızlı okunduğunu söylemeliyim. Çok çabuk ikinci ve üçüncü volüme geçiyorsunuz. Ancak bununla birlikte karakter derinliği pek yok desem yanlış olmaz.

Şöyle ki, Declan’ın bazı testlerden geçmiş olduğunu görüyoruz ancak panelleri dikkatle inceleyen bir okuyucu değilseniz, bunu kaçırmanız çok olası. İkinci ciltte neyin ne olduğuna yöneliyoruz. Ve üçüncü cilde geçiyoruz ancak, arada bir “kötü” değişse de aynı formül işleniyor. Declan’ın deliler dünyasına gitmesiyle şekilleniyor olaylar.

Deliler dünyası doğru kavram mı şu an bilemesem de, Declan mental rahatsızlığı olan insanlar aracılığıyla bir çeşit paralel evrene gidiyor, ve deyim yerindeyse “deliliğe” ulaşıyor. Olayların büyük bir kısmı burada geçiyor ve söylemeliyim ki, yukarıdaki paragrafta her ne kadar yakınıyormuş gibi bir his versem de çizgi romanda en sevdiğim kısımlar buradakiler oldu. Tasvir edilişi, o karanlık hava, çok güzel yansıtılmıştı gerçekten. Ancak benim kızdığım nokta mekan değil, hep aynı işlenen formül. –Hafif spoiler geliyor- Reese’i bu paralel evrenden kurtarma olayı bir noktadan sonra gerçekten sıktı.Spoiler Bitti-

İkinci ciltteki kötümüz Swivel’ın ilginç olduğunu söylemem gerek. Aslında konuyu oldukça güzel genişletebilirlerdi bununla ancak, yeterince iyi kullanılmadığını düşünüyorum. Ah, bu potansiyeli kullanılmamış kötüler!

Üçüncü ciltte aslında tahmin ettiğim olay gerçekleşti ancak, “Onun” geri dönmemesi imkansızdı zaten. Burada da sonu beni biraz üzdü. Neden? Çünkü nereye gittiği belli değil. Yani dördüncü bir cilt yolda olsa “Çok iyi bir cliffhanger olmuş,” derdim ki böyle bir haber henüz ortada yok (en azından ben bilmiyorum) Haliyle o ortada kalmışlık hissi beni bir miktar hoşnut etmedi.



Fakaat, bir şeyin kötü yanlarını söylemek kolay. Bakmayın burada hoşnut olmadığım yönlerini söylediğime. Eğer korku janrında "delilik” temasını seviyorsanız, tam size göre, bir solukta bitireceğiniz bir çizgi roman serisi Colder. Çünkü bu temayı saçmalamadan işleyebilen pek fazla örnek önümüzde yok. Özetle American Horror Story’de en sevdiğiniz sezon “Asylum” idiyse, buyrunuz, başlayın.

Değineceğim bir diğer nokta ise Nimble Jack’i, oldukça Joker’vari bir karakter olarak bulmam. Okurken sürekli Joker’ın hikayelerinin gözümün önüne gelmesi, o çılgın hareketleri, her şeyi Joker’ı anımsattı. “Saçmalama Hatcik, her haltı Batman’e bağlama hastalığından muzdaripsin işte,” dedim. Ancak daha sonra yazıyı yazmadan önce hakkında bir şeyler okuyayım diye açtığım yazılarda da, internet yazarlarının Nimble Jack’i oldukça Joker’a benzettiğini okudum. Buradan aldığım gazla serinin bir miktar Batman: Arkham Asylum – A Serious House on Serious Earth’ü anımsattığını söyleyebilirim. Anımsatıyor ama, yani öyle aman aman bir benzerlik yok.

Yazıyı fazla uzattım sanırım, son birkaç şey söyleyip gideceğim. Serinin hızlı okunuyor olması, alt metinlerinin dolu olmamasından ya da verecek bir fikri olmamasından kaynaklanmıyor. Kendi içinde gayet tutarlı bir fikri ve üzerine düşünecek pek çok noktası var. Açıkçası seriyi yeni okumadım – taze taze bir yazı yazıyor değilim, yani göndermelerini yahut üstü kapalı imalarını hatırlamıyorum ancak ilk sayısında bir gönderme vardı ki unutmadım:




Nimble Jack bir deliden beslenmek için bir mahkûmun yanına gidiyor ve mahkûmun duvarında Ary Scheffer’ın Temptation of Christ (1854) adlı tablosunu görüyoruz. Malumunuz Arij / Ary Scheffer’ın Dante’ye dair olan tablosu meşhurdur ( Farklı varyasyonlarda isimler görebilirsiniz ancak “The Shades of Francesca di Rimini and Paolo Malatesta Appearing to Dante and Virgil” diye arattığınızda bahsettiğim tabloyu kuvvetle muhtemel bulursunuz) Peki, Inferno’ya dair olan bu tablo değil de Ary Scheffer’ın neden bu tablosu? (: Burayı size bırakıyorum çünkü ben net bir cevaba ulaşmış değilim (asdfghjkj) Olur da bir gün bulursam güncelleme yaparım (hepimiz biliyoruz ki, yapmam ^^)

Toparlayacak olursam korku türünde iyi, oldukça okunabilir bir çizgi roman serisi Colder. Özellikle korku içinde delilik teması sevenler baksın derim. American Horror Story: Asylum, yahut Batman: Arkham Asylum seviyorsanız mutlaka bir şans verin. Evet, yukarıda hoş bulmadığım yerleri belirttim ancak totalde iyi bir çizgi roman serisi diyebiliriz.

Hah, az kalsın unutacaktım! Serinin +16 olarak geçtiğini belirteyim. Ben çok mantıklı bulmasam da yine de uyarayım asdfghjklşi






Share:

2 yorum:

Yorumunuzu eksik etmeyin, her biri çok değerli^^