13 Haziran 2016 Pazartesi

Perfect Blue | Pafekuto buru

"Lan?!! He? Nassssıııııllll yaniiii?! Ay oha oha OHAAA!" Bunlar filmi izledikten sonra verdiğim tepkilerdi. Hâlâ daha etkisinden çıkamadım! Ay olamaaaaz!!! Neyse anlatmaya geçeyim söyleyecek çok şeyim var.

Perfect Blue, bir Satoshi Kon filmi. Bu ismi büyük bir ihtimalle duydunuz zaten. Malum Requiem for a Dream ve Black Swan filmlerinin yer yer bu animeden etkilenildiği söyleniyor. Satoshi Kon da, rahmetli, zeki adammış. Miyazaki'den sonraki favori anime yönetmenim olabilir kendisi. Her neyse. Film, Yoshikazu Takeuchi'nin Perfect Blue: Complete Metamorphosis romanından uyarlama. Psikoloji ve gerilim türlerinin içinde dersek yanlış olmaz. Konusundan bahsedecek olursam, Mima, Japonya'da epey ünlü bir kız grubunun üyelerinden biri. Şarkı söyleyip, dans ediyor. Ancak bu kızımız alan değiştirerek aktrisliğe yöneliyor. Filmde de bu süreç içinde yaşadığı sıkıntılardan bahsediliyor. Ancak bu işlenen şeylerin çok çok küçük bir kısmı.

(Direkt filmle ilgili kısmı okumak isterseniz sonraki paragrafa atlayabilirsiniz. ^^)
Bu bloga yolunuz düştüyse, Kore ve Japon eğlence sektörünün nasıl işlediğinden haberdarsınızdır. Değilseniz de ben birazcık bahsedeyim. Özellikle Kore'de idol diye tabir ettiğimiz insanlar halkın bir malı gibi görülmekte. Misal, çoook meşhur idollerden biri sevgili yapacak olursa bu büyük olay çıkmasının sebebi olması için yeterlidir. Ya da oldu ki bu idollerden biri uyuşturucu mevzusuna karıştı diyelim. Bu kariyerinin bitmesi için yeterli bir sebeptir. Ya da hatırlarsınız bundan bir kaç sene evvel çook meşhur gruplardan birinin üyesi bir kaza olayına karıştı. Bu olay sonucunda yapılan dışlamaları hatırlatmak isterim. Biraz daha ileri gidecek olursam, meşhur şarkıcı var hani, özellikleriyle OST'leri ile tanınan... Yıllar önce piyasaya seks kaseti düşmüştü bu kadının. Tabii ki büyük bir olay çıktı ve kadın ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Bir kaç yıl ülke dışında yaşadıktan sonra geri gelebildi. Bu paragrafta hiç isim vermedim ama bu sefer vereyim: BOF oyuncularından Jang Ja Yeon'u hatırlarsınız eminim, intiharını ve mektubunu da. Aslında burada bunları örnekleyen bir film de önerebilirim: White: The Melody of the Curse -Nereden nereye geldim yine- Son bir iki şey söyleyip bu paragrafı bitireceğim merak etmeyin. ^^ Sasaeng Fan kavramına da yabancı olmadığınızı düşünüyorum. Hani şu çıldırmış fanlardan bahsediyorum, idolleri taciz edenlerden, kendi kanıyla mektup yazıp gönderenlerden, evin önünde sabahlayan güruh. Bunun bir örneğini görüyoruz filmde. Her neyse, sabahtan beri Kore'yi neden anlatıp duruyorsun demeyin. Kore bu konuda Japonya'nın laciverdi. Okuduklarıma göre Japonya bu konuda Kore'den de beter durumda.


İşte bu noktada film Japon eğlence endüstrisini bayağı eleştiriyor aslında. Pop starlıktan oyunculuğa geçiş yapmaya çalışan Mima, öyle bir baskı altına giriyor ki, asla yapmayacağı şeyleri yapmaya başlıyor. Bunun pişmanlığını yaşıyor ve ikilemde kalıyor. Piyasada tutunmak için yaptığı şeylerin 'gerçekten o olmadığı'nı düşünüyor içten içe ve bunu itiraf edemediği için çeşitli sıkıntılar yaşıyor. 

Bunlar yetmezmiş gibi bir de hakkında bir internet sitesi açılıyor ve sadece Mima'nın bilebileceği şeyler yazılıyor. Bunu yapan Sasaeng fan başına bela olunca iyice paranoyaya bağlıyor. Aklını kaçırma noktasına geliyor.

Bunlar güzel noktalar tabii, ama bu işi harika yapan şey yönetmenin taktikleri. Gerçekle kurgunun zor ayırt edildiği yapımları severim ben. Burada o çizgi o kadar zayıflıyor ki, gerçek mi kurgu mu hayal mi ayırt edemiyorsunuz. -İzlerseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız öyle bir üçleme-  Aslında film hakkında bazı ipuçları veriliyor ve 'hımm şöyle olacak kesin, şuraya varacak gibi' yorumlar yapıyorsunuz. Yapıyorsunuz da bir yere varmama ihtimali çok yüksek ben söyleyeyim ^^ Öyle bir an geliyor ki "Ay yok bu gerçek olamaz. Rüyaymış canım... Haydaa gerçekmiş, nasıl ol... Rüyaymış işte." bu tepkiyi saniyeler içinde veriyorsunuz. 


Sonuç olarak, çizimler mükemmel değil. Olmasına da gerek yok zaten çünkü konu yeterince derin işlenmiş. Fazlasını aramıyor gözünüz. Ve evet, Satoshi Kon'un ağır imgeleme yaptığı gerçek. Arayan pek çok metafor bulabilir. Ancak bu kesinlikle filmi yavaşlatmıyor, aksatmıyor bilakis hoşunuza gidiyor. Bir de anime gerer mi sorusunun cevabı burada. Evet gerer, hem de hiç beklenmeyen bir son da yapar. ^^ 

Keyifli izlemeler.^^ 
Hatcik




Share:

4 yorum:

  1. Son sahnesinde dahi "evet, gerçeğim" sözünden sonra dikiz aynasında her şeyin tekrar değişeceği ve tekrar rüya-gerçek ikileminin içine girileceği hissi yaratan ve izleyiciyi bu karmaşadan kurtarmanın yolunu sadece animeyi bitirmekte bulan bir baş yapıt kendisi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahshahahsjahaj napiiim bir şeyi aşırı beğenmek için beynimin yanması gerekiyo demekki ajsjsjsjs

      Sil
  2. ya bu tarz animeleri seviyorum, ilginç oluyor. mutlaka izleyeceğim, harika bir öneri =)

    YanıtlaSil

Yorumunuzu eksik etmeyin, her biri çok değerli^^