Merhabalar! Uzun süredir izlediğim diziler hakkında bir şey yazmamışım. Mart ayından bu yana aslında pek çok şey keşfettim, ancak itiraf etmeliyim ki izlediğim diziler ve filmler geçmişte izleyip sevdiğim yapımlardı. Galiba hali hazırda sevdiğim filmleri ve dizileri izlemek yenilerini keşfetmekten daha kolay ve konforlu geliyor (: Bugün yazacağım dizileri uzun bir periyoda izledim ve bazılarını zaten izlemiştim. Pek çoğunun ayrıca yazısını yazmak istiyordum ama okulum yoğun, yapılması gereken harici işler var vesaire. O yüzden kısa kısa bahsedip geçmek istedim ancak vakit bulursam aralarında ayrıca incelemek istediklerim var tabii ki (:
Bölümler birbiriyle hem bağlantılı hem de değil. Yani isterseniz bir sıraya konulabilir ancak dizinin konsepti genel olarak bağımsız bölümler üzerinden ilerlemekte. Karakter gelişimleri ya da uzun uzadıya bir kurgudan bahsedemeyiz. Genelde bahsedilen korku efsanesi oluyor ve sonraki bölüme geçiyorsunuz. Beklentinizi yüksek tutmazsanız bence ilginç olabilecek bir yapım. Klişe olmayan güzel korku öğeleri var. İsterseniz bölümlere farklı bir yazıda uzun uzadıya değinirim. Ya o değil de, yine Kore yapımı bir korku dizisi vardı geçmiş yıllarda izlediğim, ismi de Ghost Stories gibi bir şeydi ancak hatırlamıyorum. Hafızam beni yanıltmıyorsa tarihi bir korku dizisi olabilir. Neden bahsettiğimi bilen varsa ve beni aydınlatırsa aşırı sevinirim (:
Ju - On tanıdık gelebilir, Garez filmlerinin serisi olarak geçiyor. Diziyi filmlerden bağımsız düşünün demeyeceğim, ancak ben bağımsız olarak düşündüm. Hatta Garez filmlerini en son çocukken izlediğim için unuttum bile denebilir. Diziye dönecek olursam, Japonya'da bir takım cinayet ve doğaüstü olaylar silsilesi birleşecek, bunların lanetli bir evden kaynaklandığı ortaya çıkacaktır.
Bölümlerin herbiri 30 dakika civarı ve dizinin oldukça sürükleyici olduğunu söyleyebilirim. Bu arada dizi oldukça rahatsız edici, ki amacı da tam olarak bu. O yüzden yetişkinlere yönelik olduğunu söylemem gerek. Bazı yerleri korku türü seven benim için bile fazla rahatsız ediciydi. Ancak genel olarak konunun ilerleyişi iyiydi, arada zaman katmanlarının çok ufak da olsa birbirine girmesi de güzel bir nüanstı.
Bu diziye başlarken beklentim düşüktü, kafamın aşırı dolu olduğu bir vakitte dikkat dağıtsın diye izledim, özellikle de Japon yapımı bir korku izlemek istiyordum; amacına cuk diye oturdu anlayacağınız. Siz de böyle bir beklentideyseniz, Ju-On gayet iyi bir tercih olacaktır.
Pride and Prejudice seneler once izlediğim bir diziydi. Çok çok sevdiğim bir yapım olduğu için arada açıp tekrar izliyorum. Bu baştan sona üçüncü ya da dördüncü izleyişimdi galiba, bir de baştan sona izlemediğim vakitler var malum (:
Hikaye aslında herkesin malumudur diye düşünüyorum; Jane Austen romanından uyarlama olan yapım aşırı gururlu Mr. Darcy ile önyargılarını aşmakta zorlanacak olan Elizabeth'in aşk hikayesi. Tabii dönemin İngiltere'sine de ışık tutmakta; kadınların miras hakkına sahip olmadığı dönemleri görüyoruz. Eh, masalımsı bir hikaye, Colin Firth aşırı iyi, üstüne de İngiltere kırsalı var. Daha ne olsun! ^^
Yani, ne diyebilirim ki... İzledim ve pişman değilim :DdDD Arada böyle çerezlik diziler izlediğimi biliyorsunuz, çokça The Devil Wears Prada esintisi (ki onu da severim, çünkü Meryl Streep) biraz Gossip Girl ve Sex and the City havası var. Gerçekçi olamayacak bir modern zaman masalı; gerçi bakmayın böyle süslü bir cümle yazdığıma, yemer yerken izleyebileceğiniz, güzel kıyafetler olan bir dizi, fazlası değil. Ancak zaman geçirmek için idealdi gayet (:
Konusu ise şöyle: Emily beyaz yaka plaza camiasında boy gösteren bir kızdır, birden önüne Paris'te çalışma fırsatı doğar. Emily de tabii ki bu fırsatı geri çevirmez ve Paris'teki yaşamı başlar ancak her şey hayalini kurduğu gibi başlamayacaktır.
Dipnot: Dizinin yapımcısı Darren Star, tanıdık geldi mi? (Cevap: Sex and the City :P)
The Haunting of Bly Manor
Netflix'in The Haunting antolojisinin ikinci sezonu. Konusunu biliyorsunuzdur ancak yine de biraz bahsedeyim: Dani, kırsalda Bly Malikanesinde iki çocuğa bakıcılık yapmak için işe alınır. Geçmişinden kurtulmaya çalışan Dani, bu yeni eve yeni bir başlangıç için gelse de çok geçmeden Dani'yi de içine alacak olaylar gelişir.
Dizi klasik lanetli ev teması ile ilerliyor (ki severim) ve bunun da ötesinde duygusal bir yapı kuruyor. Diziyi izlerken aslında ortalamanın biraz üstünde bir korku dizisi olacağını düşünmüştüm, sonra sekizinci bölümü izledim. Harika bir bölümdü. Hatta daha sonra bir kere daha sadece sekizinci bölümü izledim. Bütün bir sezonu kurtaran, çok ince düşünülmüş bir bölümdü. Dizinin diğer bölümleri vasat olsaydı dahi, sırf sekizinci bölüm için izlerdim bu diziyi.
Hyde, Jekyll, Me
Secret Garden ile başlayarak bir Hyun bin maratonu yapmıştım. Hyde, Jekyll and Me ise Dr. Jekyll ile Bay Hyde'a olan sevgimden dolayı uzak durduğu bir yapımdı. Ancak sadece esinlenildiğini bildiğim için de artık izlemenin vakti geldiğini düşündüm.
Konusu şöyle: Goo Seo Jin çoklu kişilik bozukluğundan mustarip bir iş adamıdır. Bir diğer karakteri olan Robin (evet direkt Batman çizgi romanlarına gönderme <3) beş yıldır ortaya çıkmasa da birgün yaşanan olayların sonucunda tekrar uyanmıştır. Anlayacağınız üzere başrol karakter hanım kızımız Robin'e aşık olacak ve soğuk ve temkinli biri olan Sen Jin'i ise zor günler bekleyecektir.
Dizi beklediğim kadar iyi değildi açıkçası. Yer yer sıkıldığım oldu. Başrol hanım kızımızı pek bu role yakıştıramadım açıkçası; ancak Hyun Bin her zamanki gibi muhteşemdi. Diziyi sırtlamış götürmüş valla, yine oyunculuğunu konuşturmuş. Bu diziyi tekrar izler miyim? Sadece Hyun Bin'in sahnelerini izler geçerim. Ama Batman (ve diğer çizgi roman) göndermeleri bayağı tatlıydı ^^
gilmore girls dizisine bayılırdım sonradan ek bir 3 bölüm çektiler ya ne sevinmiştim :-))
YanıtlaSilKesinlikle! Netflix'e yeni sezonu gelecek diye dedikodular çıkmıştı, keşke tekrar çekseler (:
Sil