27 Kasım 2016 Pazar

Dönem Filmleri 1 | The Dressmaker

İzleyeli bayağı zaman geçti aslında. Ancak bu film hakkında bloguma yazmasam gerçekten olmazdı. Bu arada, belki bilirsiniz, dönem filmlerini çok severim ben. Blogumda da dönem filmleri üzerine yazmak istiyorum. Neyse filme dönelim, ilk posterini gördüm filmin ve çok etkiledim. Bütün asaletiyle Kate Winslet ve elindeki "Singer" kutu ile adeta "beni izle" diye bağırıyordu. Konusuna bakmadan açtım filmi ve aslında portatif bir hayat süren bir kadını izleyeceğimi düşünüyordum. Pek de öyle değilmiş şimdiden söylemek lazım.

Filmle ilgili ayrıntılara girecek olursam: 2015 yapımı, Rosalie Ham'ın romanından uyarlanmış bir yapım. Yönetmenliğinde Jocelyn Moorhouse var. Baş rollerde ise Kate Winslet ve Liam Hemsworth'ü görüyoruz.

Çocukluğumdan beri -aslında Titanic'i izlediğimden bu yana demek daha doğru- Kate Winslet'e tuhaf bir sempati beslerim. Çok da asil bir duruşu var kadının. Eh, İngiliz olmak bunu gerektiriyorsa demek ki ^^ Haliyle posteri görünce, bu filmi izlememek benim için mümkün değildi. Bence sizin için de değil. Resmen "beni izle" diye bağırıyor.

Yalnız uyarayım ki, film hakkında oldukça subjektif yorumlar yapacağımdan spoiler verebilirim, hiç emin değilim. Bu arada uzun zamandır kafamda olan "Dönem Filmleri" dosyasını açmış bulunuyorum. Hadi hayırlı olsun. Evet evet, biliyorum; hepiniz (!) ama hepppppinizz (!!) bu günü bekliyordunuz. (!!!) Eh, sizi bundan mahrum bırakamam değil mi? (Bunlar hep şakalar komiklikler, başka bir şey değil. Sonuçta ben hala kişisel blog yazarıyım ^.^)


Konusu ise şöyle: Tam bir Femme Fatale olan Tilly, Avustralya'ya, çocukken ayrılmak zorunda kaldığı yere dönmüştür. Lanetlendiğini düşünen Tilly, geçmişte yaşadığı kötü bir olayı, daha doğrususu oradan ayrılmak zorunda kalmasını çözmeye çalışacaktır.

Evet, Kate Winslet Tilly karakterine can vermekte. Tilly, (görselde de fark ettiğiniz üzere) oldukça öz güveni yüksek bir kadın. Kasabaya geldiği gibi kadınları değiştirmeye başlıyor. Tasarladığı kıyafetlerle kadınların görünümünü değiştirirken, aslında onların karakterlerine de dokunuyor; değişimi yaşayan kadınlar kendine güvenmeye başlıyor. Ancak bizim meselemiz bu değil tabii ki.

Geçmişte yaşadığı olayı çözümlemeye çalışırken, çok değişik karakter profilleri görüyoruz. En başta, giydiği kıyafetin bir Dior olduğunu (Daha doğrusu Tilly, Dior'dan etkilenip kendi tasarlıyor) fark eden bir polis memuru görüyoruz. "Eee, bir polisin böyle bir şeyi fark etmesi imkansız değil ki" diye düşünebilirsiniz, ancak filmin ilerleyen kısımlarında bu memurun biraz renkli bir karakter olduğunu ve bu yönünün, Tilly'nin kasabadan ayrılmasında önemli bir yeri olduğunu öğreniyoruz. Diğer farklı bir karakter ise: Tilly'nin annesi. İlk etapta Tilly'yi tanımamazlıktan geliyor, hatta Tilly ona yardım etmeye çalıştıkça onu uzaklaştırmaya çalışıyor. (Bu doğrultuda "İmdat, tecavüz ediyor" gibi bağrışlarını duymanız mümkün) Daha sonra, aslında, Tilly'nin geldiği yere dönmesi için bunu yaptığını anlıyoruz. Diyorum ya, biraz değişik karakterler var diye.

Tabii olay, Tilly'nin geçmişini aydınlatmasının etrafında dönse de, alt metinlerinde daha farklı mesajlar da verilmiş. Mesela, Tilly'nin düşmanı diyeceğimiz karakterler kasabaya bir terzi daha getiriyor ve bu ikisinin rekabetini görüyoruz. Gerçi, pek de rekabet oluyor diyemem. Çünkü görmüş ve geçirmişliğiyle Tilly, pek de çaba sarf etmeden moda alanındaki farkını ortaya koyuyor. Bu noktada biraz feminizm kokusunu almak mümkün; dikişi annesinden öğrenen Tilly, Avrupa'yı gezmiş, pek farklı moda şehirlerinde bulunarak -dikişi öğrenmiş diyemeyeceğim- modayı içselleştirmiş.


Alt metinlerden devam edecek olursam, eiketlemenin nasıl yanlış bir şey olduğunu görüyoruz. Tilly'nin annesinin, sözde toplum normlarına, sözde aile yapısına ters olan (yollu kelimesini kullanmak istemedim) bir kadın olarak lanse edilmesini ve bu doğrultuda dışlanmasını muhteşem yansıtıyor. Tabii ki toplumun kendine tehdit olarak gördüğü bu kadının çocuğunun dışlanması da pek şaşılacak bir durum değil. Yanlış anlaşılma olmasın, Molly -Tilly'nin annesi- oldukça senden, benden, bizden bir kadın. Sadece genç yaşta bir hata yapmış, -daha doğrusu aşık olmuş- ve bunun ceremesini yıllarca çekmiş bir birey. Tilly'yi tanımamazlıktan gelmesinin sebebi de bu; onsuz bu kasabadan uzakta kurduğu hayatına devam etmesini istiyor.

Bir diğer nokta ise, toplumun bireyleri çok yüzeysel tanıması, derinlerde o kişi iyi mi kötü mü ayırt edememesi. Yani, Tilly'nin babası olacak herifin, nasıl bir sapık olduğunun çözümlenemiyor, ancak kolay ya, Molly çok rahat dışlanıyor. Bu doğrultuda toplumdan dışlanmamak için Tilly'nin hayatıyla oynayan birey profillerini görmek de mümkün. 


Liam Hemsworth'e gelirsek, yerine başkası da olsa olurmuş :') Yani böyle hissettim ben bilemiyorum. Kendisi ise, söylenenlere takılmadan Tilly'ye aşık olan, her zaman yanında bulanan kişiyi oynuyor. Ancak filmin kendi içindeki masalsılığı da sanırım bu yolla veriliyor; dört dörtlük insan profili ve Tilly'nin ellerinden kayıp gidiyor. Bu noktada "Tilly gerçekten lanetli mi ya?" düşüncesi geliyor akla. Yok tabii öyle bir şey, sonuçta bu aslında bir intikam öyküsü. 

Masalsılık biraz çekim açılarında, ışıklarda ve mekanlarda da vardı. Hatta bir kaç yerde Tim Burton havası sezmedim değil. Ama ben bunu her haltı Tim Burton'a bağlama hastalığıma veriyorum ^^ İşleyişinden bahsedecek olursam, gizemli, yer yer komik, yer yer trajikomik bir dalga ile ilerleyen, güzel bir akışı var. 

Toparlayayım artık, "Toplumun düşmanı birey" temasını gayet iyi işleyen, bağnazlığı, sürü psikolojisinin ne fena bir şey olduğunu, insanın ne kadar güçlü de olsa yakıp gitmek istediğini anlatan muhteşem bir film olmuş. Sevdim ben seni. Olmuş bu film. Eklemeden edemeyeceğim, o kıyafetler, o makyaj neydi be! Kate Winslet rulezz!


"Onlar için çalışıyorsun ama ne yaparsan yap seni sevmeyecekler."
Hatcik

Share:

8 yorum:

  1. ufaktan spolier kokuları duyduğum için yazının yarısından fazlasını okuyamadım :D filmi kız kardeşimle izleyip öyle geleceği gerçekten çok merak ettim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aman aman izledikten sonra oku ^^ Tartışalım üzerine ^^

      Sil
  2. Yazı çoook güzel! Devamı kısa zamanda gelir umarım :)

    YanıtlaSil
  3. Listemde olan ancak henüz izleyemedigim filmlerden.

    YanıtlaSil
  4. Filmde lanet olayını bence çok abarttılar onu çok saçma buldum ve kasabada neler oldu öyle yok artık dedim :D Ben filmden çok elbiseleri izledim - keşke benim olsa - ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elbiseler muhteşemdi ya!

      İşte filmin masalsılığı ya da gerçeklerden uzaklaştırmasını o yönde vermişler gibi geldi bana. Çok rahatsız olmadım açıkçası^^

      Sil

Yorumunuzu eksik etmeyin, her biri çok değerli^^