5 Ağustos 2017 Cumartesi

Batman #25



En son yirmi dördüncü sayıda Batman, (Bkz: Batman #24) Selina’ya evlilik teklif etmişti. Biz de artık iki kötünün savaşına giriyoruz: Joker ve Riddler! Açıkçası sitede oldukça çılgın bir Riddler hayranı yazar varken eventi benim yazmam bir miktar ayıp oldu – ancak ben kendisinden icazet aldım (vay be kelimeye gelin asdfgh) yani sorunsuz bir şekilde olayımıza giriyorum.

Yazıya başlamadan önce bir şeyi itiraf etmeliyim: Riddler çok sevmeme karşın kafasına girebildiğim bir karakter değil. Yani kendisi, hakkında kolay kolay yorum yapabildiğim; teoriler üretebildiğim karakterlerden değil. Haliyle geçtiğimiz dönem içinde sevdiğim birkaç Riddler hikayesini baştan okudum; içlerinde çok sevdiğim Four of a Kind da vardı, pek hayranı olmadığım Zero Year da. (Hayır Hush yoktu :d) Yani pek tabii karaktere aşinaysanız okumanıza gerek yok ancak Batman okumaya Rebirth ile başladıysanız, size tavsiyem Four of a Kind’a göz atmanız olabilir. Dediğim gibi ben bile daha iyi yorumlayabilmek için tekrardan bir okudum.

Spoiler:

Bruce’un öykülemesi ile hikayemizi öğrenmeye başlıyoruz. Daha ilk sahneden Joker’ı görüyoruz, insanları sırayla sahneye çıkarıyor ve onu güldürmesi için zorluyor. Pek tabii güldürmediği için de herkesi öldürüyor. Tam bir psikolojik terör söz konusu. Daha sonra Edward Nigma’yı görüyoruz, hapis altında tutulurken polisler kendisinden yardım almaya başlamış. Çözemedikleri durumda ona başvuruyorlar. Joker’in nerede olduğunu bulmasını istiyorlar kendisinden. İlk etapta yardımcı olmayan Nigma, polisi yardımcı olacakmış gibi geri çağırıp öldürüyor. Daha sonra Gordon’u görüyoruz. Joke Factory’ye adamlarını gönderiyor derken bir patlama oluyor ve tekrardan Joker görüş alanımıza giriyor. Ölü bir GCPD elemanını güldürmeye çalışıyor, başka bir kadını öldürüyor ve oradan uzaklaşıyor. Derken yine Riddler’a dönüyoruz, bir oda dolusu GCPD polisi elinde silahlarıyla durdurmaya çalışıyor. Ancak Riddler, isimler saymaya başlayarak elini kolunu sallayarak oradan kaçıyor. Polislere yardımcı olduğu sıralar her biri hakkında bilgi kazanmış meğerse. Orada da hepsinin yakınlarının isimlerini sayarak fiske dahi almadan uzaklaşıyor.



Yine Joker’e dönüyoruz, kırmızı bir arabanın içinde şoföre bir şaka anlatıyor. Arabayı süren kişi gülüyor ancak Joker “komik değildi” diyerek tekrar cinayet işliyor. Araba kazası oluyor, Batman duyar duymaz olay yerine gidiyor ancak Riddler, Batman’den önce davranmış. Joker mekanına gidiyor ve Riddler da peşinden gidiyor. Riddler konuşmaya başlıyor, Joker’a Batman’e karşı birlik olmak için teklifte bulunuyor. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi, Joker, Riddler’ı vuruyor. Derken Batman camdan olay yerine giriş yapıyor. Riddler’ı yerde buluyor ve Riddler Batman’e, Joker’in onun bombasıyla uzaklaştığını söylüyor. Riddler’ın yaşamasına ihtimal vermeyen Batman, Joker’in peşinden gidiyor. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi, Riddler kaçıyor. Biz de Bruce’u hikayeyi Selina’ya anlatırken görüyoruz ve kapanış. Savaşımız başladı!



Şimdi özellikle sayıya gelmeden önce söylemek istediğim bir iki şey var: Sürerlilik. Sürerlilik konusunda yamulmuş durumdayız. Malum hâlâ DC evreninde hala zaman eğilip bükülüyor, hangi hikayelerin canon olduğunu tam olarak söyleyemiyoruz. Heh işte bu noktada bizim olayımız War of Jokes and Riddles’ın nerede olduğu da bir miktar muamma.

Zero Year sonrası mı? Batman Year One sonrası mı?

Eğer Batman sayıları üzerine geniş çaplı bir okuma yapıyorsanız, yabancı kaynaklı birkaç sitede eventin Zero Year sonrası olarak belirtildiğini görmüşsünüzdür. Açıkçası ben buna katılmıyorum. Neden?

Çünkü, Tom King’e hikayenin yeri sorulduğunda “Year one plus a year or so” cevabını vermiş. Bir de kendisinin şöyle bir tweeti var:

Bunu da geçersek New 52’nin Riddler’ı Nygma idi. Bizim buradaki Riddler’ımız ise Nigma. Year One’ın devam serilerinden olan Four of a Kind’ın Edward Nigma’sı. Diyeceğim o ki bence bu seri Year One’dan sonra geçiyor. Evet, geçtiğimiz sayılardan birinde Zero Year’a gönderme oldu ancak, aynı zamanda Year One ve 1940 Batman’i de hatırlatılmıştı bize. Ha, kesin cevaba ileride ulaşacağız, Year One değil de Zero Year sonrasındaysa eğer, gelip bana “Sen bize Year One demiştin, Zero Year çıktı bu!11!!1!” şeklinde atar yapmayın gözünüzü seveyim (asdfghjkl)



Artık tamamı ile sayımıza giriyorum, Joker’ın oldukça sert olduğu sayılardan biri bu. Scott Snyder’ın Joker’ini andırmıyor değil. Ancak fazlasıyla iyi tasvir edilmiş olduğunu düşünüyorum, yarattığı psikolojik ve fiziksel terörizm oldukça iyi hissediliyor. İnsanları sahneye çıkarıp bir bir öldürmek ne? Evet tam da Joker’ın yapacağı bir iş, daha kötülerini yapmadı mı? Fazlasıyla yaptı, ancak hâlâ tüyler ürpertici.

Joker’ın espri anlayışını kaybettiği söylenirken, pek tabii burada kendi dünyasının sembolize edildiğini düşünüyorum. Riddler’ın ise bazı noktalarla Joker’a benzediği de bir gerçek, işte bu noktada bu ikisinin farklı göz önüne konmaya başlanmış, Tom King nasıl bir yol izleyecek kestiremiyorum ancak iki karakterin de neden Batman evreni için “olmazsa olmaz” karakterler olduğunu ortaya koyarsa, iki karakterin de birbirine olan benzerliklerini değil de; farklılıklarını ele alırsa tadından yenmez.



Tabii bu bir giriş sayısı olduğu için pek bir şey söylenmiyor, teori filan üretmekse gereksiz. Çünkü sayı kesinlikle güçlü bir izlenim kurma, cliffhanger bırakma üzerine kurulu.

İlerleyişi ise oldukça merak uyandırıcı ve güçlü. Aslında burada hem artı hem de eksi bir puan var. Bruce’un anlatıcılığını okumak keyifli, bir anlatıcılık ile ilerlediği için hikâye anlatımı biraz parça parça hissini uyandırıyor, sanki büyük noktalar Bruce’un gözünde canlanıyormuş gibi bir his yakaladım ben. Bu ilginç olabilmekle birlikte bazen dikkat dağıtıcı olabiliyor, yani hikâyenin içine girebilmek için bir geri dönüşler yaşanmıyor değil, ancak bu benim için pek de sorun değil.

Yani, iyi bir giriş sayısıydı. Benim açımdan sıradaki sayıya merak uyandıran, dinamizmi iyi olan bir girişti. Bu arada bu zamana kadar Tom King’in Joker’ı hikayeye sokmamasına seviniyor, “Biraz farklı karakterler okuyalım yahu” diyordum. Ne yalan söyleyeyim, özlemişim Joker’ı. Bir de Tom King gönderme yapmamış mı yoksa ben mi yakalayamadım? Yapmadıysa başımıza taş yağacak demektir arkadaşlar.

O değil de Mikel Janin muhteşem değil mi? Hele o Rogues Gallery sahnesi harikaydı <3<3


Puan: 8/10
Share:

2 yorum:

  1. Joker adamdır. :D Çizgi roman hobin, sevgin muazzam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ooo seni buralarda görme şerefine nasıl olabildim ben :D Çizgi romanları çok da tasvip etmezdin sen sanki ^^

      Sil

Yorumunuzu eksik etmeyin, her biri çok değerli^^