28 Haziran 2017 Çarşamba

We Teach Love



We Teach Love ya da I'll Teach You Love yahut Sarangeul Gareuchyeo Deurimnida (사랑을 가르쳐 드립니다) 2010’da MBC için çekilen, romantik komedi türünde bir TV filmi.

Durun, sakin olun filmi yeni izlemedim (: 2012 yılında bambaşka bir site için yazısını yazmışım We Teach Love'ın. Bugün -tabii bu yazı ne zaman yayınlanır bilemiyorum, şu an bu satırların yazılma tarihi 18.04.2017- o yazıma tamamiyle tesadüfi bir şekilde denk geldim. Varlığını bile unutmuşum. Eee, iki bin on yılından beri Kore konusunda bir şekilde aktiftim, nereye ne yazdım, ne çevirdim hatırlamıyorum bile. Neyse, "bu yazıyı bloga atayım anı olarak kalsın" dedim. Daha sonra da "Yok ya, dur ben bu filmi tekrar izleyip, bloga yeniden yazayım" diye düşündüm. İyi ki de böyle yapmışım, bulunca sevineyim diye yatağın altına para, sigara falan koyan insanım, filmi izleyince ayyynen böyle bir mutluluk hissettim çünkü.

Bilemiyorum bu blogu okuyup da -ilk dönem okuyucularından bahsediyorum gerçi- bu filmi hâlâ izlemeyen kaldı mı ancak ben yine de işim sağlama alayım: Plot Twist severler koşun gelin! Çünkü tam sizlik bir film bu.



Kore’deki çöpçatanlık şirketleri malumunuz, bunu işleyen pek çok yapım da var. Ancak, I’ll Teach You Love; çok naif, çok sıcak bir film.

Lee Jin Yi, alanında epey meşhur olan bu çöpçatanlık şirketlerinden birine başvurur; ünlü danışman Kwon Tae Joon ilk etapta bir kadınla çalışmayı kabul etmese de daha sonra, el mahkum, evet diyecektir. On iki yıldır platonik aşk yaşayan Lee Jin Yi ile çalışmaya başlayacak, bu süre zarfında onunla ilgili fikirleri de değişecektir.

Jin Yi, Kore yapımlarında klasik “evrilen” kadınlardan. Tae Joon, Jin Yi’yi değiştiriyor. Onu kendince (kendince diyorum çünkü erkeklerin hoşlanacağı ya da hoşlanmayacağı kadın mevzusuna girersem buralar hep feminizm olur) hoşlanacağı yönde değiştirir ancak bir şeyin farkında değildir, Jin Yi hoşlandığı kişiye onu tamamiyle olduğu gibi göstermenin peşindedir. Aslında Jin Yi’nin çok çok farklı bir amacı vardır; “ben hep aşkımı içimde yaşadım, benden hoşlanmasa bile beni hatırlasın” düşüncesi var kızcağımızda.

“Eee, ne var ki şimdi? Bunun nesi naif yani?” diyebilirsiniz, demeyin. Size neredeyse hiiiiç spoiler vermedim. 2012’de yazdığım yazıda bodoslama anlatmışım her şeyi. Şimdiyse konuyu bile yarım yamalak anlattım.



Film bir televizyon filmi yani öyle çok büyük beklentiye girmeyin. Büyük bütçelerle hazırlanmış bir film değil ama çok samimi. Neredeyse aşka inanmayan, bunu profesyonelliğe dökmüş; üzerinden para kazanan, haliyle aşkın saflığını neredeyse hiç benimsememiş birinden bahsediyoruz. Diğer yanda da birini on iki yıl karşılıksız sevebilecek bir bünye var. Bu ikilinin geçirdiği zaman dilimi, değişimleri çok çok güzel. Karakter derinliği pek yok ancak olmasına da gerek yok, çünkü her şey çok öz bir şekilde verilmiş. Fazlasını aramıyorsunuz yani, film söyleyeceğini söyleyip gitmiş resmen. Velhasıl kelam, izleyin gençler. Sürprizli son severler mutlaka baksın. Tamam, tahmin edilemez değil ancak yine de güzel.

Yazının bundan sonra ki kısmı spoiler ateş etmektedir. Benden söylemesi. Okumaya devam edecekler bunu bilsin de okumaya devam etsin.



Tae Joon çok tatlış değil mi ya? Hani beeyle “Karizmatik erkek, severiz” klasmanında olanlardan. Böyle bir çok bilmişlik (Senin zevkine *küfür* Hatcik asdfghjkl) efendime söyleyeyim, bir kendine güven, severiz ;) Olur yani ;) Bana teklif etse hayır dememasdfghjklşi Ve içimdeki fangirl dışarı çıkarak erkeği metalaştırdı.

Ha, şimdi ironiyi anlamayan arkadaşlar için belirteyim; metalaştırmanın her türlüsüne karşıyız efem, erkek / kız olsun hiiiç fark etmez.

He ne diyordum, Tae Joon; sevdiğim bir karakter oldu. Böyle bir içim burkuldu, hele o –çok klişe- palyaço sahnesinde nasıl üzüldüm nasıl üzüldüm; “Kıııız gel ben seni severim” demiştim yılar önce, yine dedim. Yazık ya, üzülüyorum olm ben böyle şeylere.

Filmin plot twist kısmı, Tae Joon’un “avlamaya çalışırken avlanması” olayı değildi. Lee Jin Yi’nin ameliyat olup, beyninden tümör alındığı için hatırlamayacak olması kısmıydı. Ne yalan söyleyeyim, orada da bir iç burktu. Yani düşünsene on iki yıl sevmişsin ve bunu hatırlamıyorsun. On iki yıl bir insan için ağlayıp gülmüşsün, sadece varlığıyla mutlu olmuşsun, sadece görmen yetmiş ama sen bunu hatırlamayacaksın. “Eee unutmak ne güzel işte” demeyin, tam tersi. Hiçbir şey olmadan sevebilecek kadar güzel bir insan olmayı unutmamalı insan. Böyle harika bir insan olunabiliyorsa, kesinlikle bunu bilmek yani hatırlamak gerek.

Neyse ki mutlu sonla bitti. Severiz mutlu sonları.



Böyle sevgiler de bir tek filmlerde olur zaten.



Share:

2 yorum:

  1. Açıkçası merak ettim filmi :) Spoi kısmından sonra okumadım

    YanıtlaSil

Yorumunuzu eksik etmeyin, her biri çok değerli^^