10 Nisan 2016 Pazar

Kuroshitsuji | Black Butler

Herkese yeniden merhabalar! Nasılsınız? Ben bugün iyi gibiyim ^^ En azından bunu yazarken şunu dinliyorum ve bu şarkıyı dinlerken iyi hissetmeyeni görmedim. Bugün bir anime hakkında çiziktirmeye geldim. Aslında bin yıldır falan animelerle haşır neşir olmak ve bunu bloga da yansıtmak istiyorum ama kısmet diyelim. Gerçi, animeler blogumda çizgi romanlardan daha fazla yer etmiş. Sanırım bu konuda benden daha dengesizi görülmedi.
Neyse animeye geçelim artık.

Kuroshitsuji ya da Black Butler 2006 yılında çıkarılmış shōnen/shounen türünde bir manga. 2008 yılında da animesinin ilk sezonu yayınlanmış. Benim bu animeyi keşfetmem ise 2014 yılına denk geliyor. Konusuna geçecek olursak, Victorian Dönemi İngiltere'sinde kraliçeye bizzat hizmet eden ve İngiliz asillerinden olan Phantomhive'ların malikanesi ateşe verilir. Ciel'in doğum gününe denk gelen bu olayda kimsenin sağ çıkmadığı düşünülürken olaydan tam iki yıl sonra Ciel, siyahlara bürünmüş kahyasıyla gün yüzüne çıkar ve ailesinin görevini üstlenir. Yani kraliçenin isteği doğrultusunda, kahyası Sebastian'ın yardımıyla, yeraltı dünyasının işlerini çözmektedir. Buradan sonra anlıyoruz ki Sebastian bir şeytandır ve Ciel ruhunu satarak intikamını almak üzere Dünya'ya geri dönmüştür.
Şimdi bu noktada bir not düşmek istiyorum, victorian, ingiltere, gotiklik, bu üç kelime benim herhangi bir şeyin hayranı olmam için yeterlidir. 2014 yılında animeyi ilk bulduğumda, zamanında "abi Metallica diye bi' grup buldum süper çalıyolar" diyen elemanlar gibi oldum. Adeta aydınlandım, izleme aşkıyla yanıp tutuştum. Sonra izlemeye başladığımda ise benim için tam bir falso oldu. Üç bölüm izledim ve devamını getiremedim. Konuya girememeleri, hizmetçilerle aşırı doldurma sahnesi olması ve o kadar ciddi çizimlerin bir anda chibi'ye dönüşmesi falan beni soğutmuştu yalan yok. Sonra aradan iki yıl geçti ve kendi kendime dedim ki, Hatcik sen şuna bir dönüş yap. İyi ki tekrar bakmışım, BAYILDIM! Hayır, hayır, HAYRANI OLDUM! Tekrardan izlemeye başladığımda ilk bölümleri için olan fikirlerim değişmedi. (Özellikle Elizabeth, aman allahım o neydi ya, neyse ki o da sonraları bir nebze normalleşti). Ancak yılmadım ve devam ettim. Devam ettikçe güzelleşti, konuya girdikçe derinleşti. Sebastian'ı gördükçe sevdik, Ciel'i izledikçe hak verdik. İlk sezon için özellikler bir şey söylemem gerekirse sıkıcı başladı, iyi devam etti.



Gelelim ikinci sezona... Kuroshitsuji II ismiyle yayınlanan ikinci sezonda başka bir kahya ve başka bir efendi olacağını duyduğumda yıkıldım. Adeta içim parçalandı. Ancak daha sonra gerçeği anladık. Spoiler vermeden nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama deneyeceğim. Alois, Ciel gibi çok acılar çekmiş bir çocuktur. O da şeytanla, Claude, anlaşma yapar ve Dünya'ya döner. Aslında bu zamana kadar tek derdi biraz da olsa sevilmektir ama hiç elde edemediği tek şey de budur. Ayrıca kahyası Claude, Sebastian gibi sadakatle efendisine bağlı değildir ve bu da onu üzer. Bu sezonda konular çok derinleşiyor. Çok ağırlaşıyor, sağlam kafayla izlemek gerek. Şeytanların birbirleriyle ve meleklerle kapışması mı dersiniz, melekler (ve dolayısıyla şeytanlar) üzerinden yapılan felsefeler mi dersiniz ne ararsanız var. Sebastian'ın insanları nasıl ağına alabileceğini çok iyi gösterdiler misal bu sezonda. Bir de neye göre iyi neye göre kötü kavramı iyi işlenmiş kanımca. Ve bu sezonda çizimler gerçekten mükemmele yakın. Doldurma sahne hatırladığım kadarıyla yok. Çok ciciş yani. Ancak o final yok mu o final, o öyle olmamalıydı ya! Tamam mutlu son bekleyen bir tip hiç olmadım ama böyle bitmemeliydi. Sebastian'ın yüzündeki o nefreti sanırım hiç unutamayacağım. Neyse biz onu şöyle hatırlayalım:



Aslında bu sezon olmalı mıydı işte bu çok ciddi bir soru. Şimdi 2. sezonun finalinde olan neydi ondan sonra bu sezonun yayınlanması ne ben anlamadım. Yani ya onun devamlılıktan sileceğiz, ya bu sezonun farklı bir 'anime evreninde geçiyor' olarak alacağız. Eğer öyle değilse ne bana bunu bir açıklayın ahahaha. Şaka bir yana, 3. sezon (bazıları ova olarak değerlendiriyor, bazıları sezon olarak alıyor.)  yani Book of Circus benim en sevdiğim sezon olabilir. Okuduğuma göre önceki sezonların aksine Book of Circus'da mangasına bağlı kalınmış. Bir Hellsing vakası daha yani. Farklılık buradan kaynaklanıyormuş sanırım mangasını okuyunca burayı editlerim. Burada biraz daha farklı bir Sebastian ve Ciel görüyoruz. Hatta bu değişim sadece baş rollerimizde değildi: başka bir Grell gördük, başka bir Will. Bu sezonda ne işlendi peki? Ciel'in Sebastian'la anlaşması değişmiş, yani farklı bir kökenden geliyor. Yine intikam almak isteyen bir Ciel ve ona yardım eden Sebastian. İntikamlarını almak için yolları bir sirke düşer ve Ciel ünvanını saklayarak bu sirke girer ve gerçeklerle karşılaşır. Önünde duran hiç bir engel yoktur artık. Daha acımasız bir Ciel var.Gelelim ova'ya yani Book of Murder Part 1 ve Part 2'ye. Bunlar benim en sevdiklerim! Önceki sezonda olanlardan dolayı Kraliçenin güvenini kaybeden Ciel, onun verdiği bu seferki görevi yapmak istemese de mecbur kalmıştır. Bu ovalarda da mangaya sadık kalınmış. Hikayesi çok çok güzel işlenmiş. Hayran kaldım! İşte bu sefer polisiye/dedektiflik içeren izliyormuşum gibi hissettim. Çözmüş olsam da, sonu çok güzel bir sürprizle bitiyor. Hatta not alarak falan izleyin o ingiliz kurnazlığını burada göreceksiniz.^^
2017'de sonraki ova Book of Atlantis gelecekmiş ve o da mangaya bağlı kalacakmış. Heyecanlanmadım değil. Ama açıp mangayı da okumak istemiyorum, sürprizi kaçmasın^^
Son olarak genel anlamda bir şeyler söyleyeyim: İngiliz tarihi müthiş adapte edilmiş. Alkışladım vallahi. Çizimler ilk bölümlerdeki chibi'ler hariç müthiş. İzleme keyfinizi bozmak istemediğim için değinmedim ama yapılan göndermeler harika. Sezonlar en iyi olarak sondan başa gidiyor benim için^^ Zamanla iyileşmiş yani. Bir de opening müziği iyi olan anime iyidir düsturunu burada da gördük. ^^ Seiyuu'lar çok iyi iş çıkartmış, onların da şukusunu vermek gerek. 
Sanırım filmi hariç Black Butler'la ilgili her şeyle igili fikrimi belirttim. Aslında bu yazı animeyi bitirir bitirmez yazsaydım daha dolu dolu olabilirdi. Kısmet. Filmi hakkında şunu söyleyeyim, ben ettim siz etmeyin. O neydi öyle ya allah affetsinlik. Tabii bu benim fikrim siz yine de bir şans verebilirsiniz^^Buraya kadar hala okuyan kaldı mı bilmiyorum ama eğer bana ulaşmak isterseniz, ne bileyim tavsiye vermek isterseniz ya da sormak istediğiniz bir şey olursa ya da sebepsizce bile merhaba demek isterseniz buraya yorum bırakabileceğiniz gibi mail adresime de yönelebilirsiniz: haticehayal96@gmail.com.
Esenlikle kalın.
Hatcik


Share:

4 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Evet şuan 2. Sezonu da bitirdim ve bir şey fark ettim
    2. Sezon 1. Nin devamıymış ben mi yanlış okudum acaba bu blogda yoksa yanlış mı anladım çünkü burada 2. Sezon başka bir evren şeysi mi ne öyle olduğu yazıyordu diye hatırlıyorum ve

    Sezon sonunda ben siz böyle fln dediğiniz için iğrenç bir sonla bitecek zannettim ve baştan üzülmeye başladım sonra bir baktım ki
    Gayet güzel bir son, ama Sebastian a acıdım be... yazık oldu adama...
    Şimdi bir tek ova ve o sircus şeysi kaldı galiba...
    Anime müq asla ne olacağını tahmin edemiyorsun ;^; :3

    YanıtlaSil
  4. Merhaba! Hayır kastettiğim 3. sezondu. Gerçi minimum beş sene önce izlediğim bir animeydi, şu an çok da hatırlamıyorum açıkçası. Öte yandan, her yapıt herkes için farklı bir tecrübe; hepimizin bir kitaptan, filmden ya da başka yapımlardan beklentileri yahut hepimizin zevkleri farklı. Bu sebepten benim beğenmediğim bir şeyi başkası beğenmeyecekler diye bir şey yok, benim bile kendi içimde zevklerim değişiyor, zamanla ben bunu nasıl sevmişim, ben bundan neden hazzetmemişim diye sorguluyorum. Olur öyle ^^ Bölümlerle ilgili kastettiğim şey sinopsise bakılırsa daha iyi anlaşılabilir, üstelik kafanda bir soru işareti varsa da faydalı olacağına inanıyorum: https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_Black_Butler_episodes
    Sevgiler, keyifli izlemeler! (:

    YanıtlaSil

Yorumunuzu eksik etmeyin, her biri çok değerli^^