Halihazırda oldukça ünlü çizgi roman serisi, The Walking Dead'in yaratıcısı Robert Kirkman'ın yazdığı bir diğer çizgi roman serisi Outcast. Haziran 2014'ten beri Image Comics tarafından çıkarılmakta, çok yakın bir zamanda bir televizyon uyarlaması da yapıldı. Bu da seriyi daha da popüler hale getirdi. Bu arada Outcast by Kirkman and Azaceta diye geçmesi de tesadüf değil; çizerliğini Paul Azaceta yapmakta. Aylık olarak yayımlanan serinin henüz 23 sayısı çıktı. Cilt olarak da henüz üç cildi çıktı. İlk cildi bizde de Arka Bahçe Yayıncılık tarafından yayımlandı.
Konu Robert Kirkman ve Image Comics olunca insanın kafasında direkt karanlık bir iş beliriyor. Bingo! Aynen öyle. Üstteki görselden de çizgi romanın tonunu az çok anlamışsınızdır zaten. Ah, konuya tam anlamıyla girmeden belirteyim, söyleyeceklerim #1-18 sayılarını kapsamakla birlikte spoiler bulunabilir, hiç emin değilim.
Konusu şöyle: İlk sayının ilk sahnesinde Joshua isimli, görselini koyduğum çocukla tanışıyoruz. Annesi ve kız kardeşi tartışmakta, kendisi de dolaptan bir şeyler yemektedir. Annesi uyku zamanının geldiğini hatırlatır ki, bir de ne görsün: Joshua parmaklarını yemiş! Kadıncağız, hikayedeki din adamımız Reverend'a başvurur.
Çok geçmeden Kyle Barnes ile tanışırız: Kendini toplumdan soyutlamış, kardeşinin onu ziyaret etmesinden bile rahatsızlık duyan, kötü bir evde yaşayan biri. Bu sırada, Megan, zorla Kyle'ı dışarı çıkarır ve Kyle geçmişten bir yüzle karşılaşır: Reverend. Ancak, Kyle'ın kendini izole etmesinde, tabii ki, geçmişte yaşadaığı olaylar vardır; halk da bu yüzden dışlamıştır. Flashback sahneleriyle ne olduğunu görüyoruz ancak çok da anlamıyoruz ne olduğunu.
Daha sonra Joshua'ya geliyoruz. Reverend, Kyle'dan yardım istemiştir. Bu çocuğun içine şeytan girdiğini anlamışsınızdır, ancak kilit nokta bu değil. Asıl önemli olan, çocuğun Kyle'ı tanıması ve ona "Outcast" demesi. Kyle, ilginç bir şekilde, Reverend'ın yapamadığı "Şeytan Çıkarma" işini yapar. Olaylar bundan sonra gelişecektir.
Böylece hikayeye girmiş oluyoruz. "Outcast" İngilizce'de "a person who has been rejected by society or a social group." demek. Yani "Toplumdan veya sosyal bir gruptan reddedilmiş kişi" olarak çevirebiliriz herhalde. İlk etapta Kyle'ın genel olarak "yalnızlığını" göstermek ve geçmişinde yaşananlardan dolayı çevrenin onu dışlamasından ötürü seriye bu ismin verildiğini sansam da, çok geçmeden bunun daha özel bir şeyi tanımladığını anlıyoruz. Çok spoiler vermek istemediğimden, bunu burada bırakıyorum.
Biraz da Reverend'den bahsedecek olursam, Reverend, ilginç bir din adamı. Kumar oynayan, "Tanrı her hareketimizi izleyemeyecek kadar meşgul. Yani küfür etseniz de fark etmez." ya da "Bence tanrı büyük bir pislik. Bize iyi olmamızı söylüyor ancak, kime göre neye göre iyi? Başkası için iyi olan benim için kötüyse ne olacak?" minvalinde laflar ediyor. Kafanız karışmasın aslında oldukça inançlı bir adam.
Çizgi romanın tonu oldukça karanlık gördüğünüz üzere. '80'lerin korku filmlerini andırıyor. Hellblazer seviyorsanız, pek çok yerde size anımsatabilir. Yalnız karanlık bile hafif kalabilir çünkü pek çok yerde şiddet, alenen gözüküyor. Bu kötü anlamda değil tabii, ancak, bazı yerlerde bu güne kadar çizilmiş sınırı aşabiliyor. Joshua'nın mevzu bahis olduğu ilk sayıyı okuyun anlarsınız, çocuk olmasına rağmen iyi kapıştılar. Üstelik Joshua'nın o ilk sahnesi -parmaklarının kanlı olduğu kısımdan bahsediyorum- tüylerimi diken diken etti bildiğiniz. Ha, böyle söylüyorum diye yanlış anlaşılmasın, kopan uzuvlar falan yok, kan gövdeyi götürmüyor yani. Ancak, olan sahnelerde de bunun iyi oturtulduğunu söylemem gerek. Misal, şeytanın gelip Reverend'in kalbinin üstüne yıldız çizdiği sahne de çizgi roman içindeki sağlam sahnelerden biriydi.
Hikayenin işleyişine gelirsek, ben 18 sayı okudum, hâlâ neler döndüğü tam olarak anlaşılmış değil. Yani, bir takım olaylar oluyor ancak, öğrenmek istediğimiz asıl meseleler hâlâ aydınlığa kavuşmadı. Kirkman da bunları oldukça parçalı halde veriyor. Kyle'ın geçmişinde neler olduğunu flashbacklerle görmüştük ancak, tam anlamıyla öğrenememiştik. Misal, karısı Allison'la gerçekten ne olduğunu Reverend'a anlatması, 18. sayıda gerçekleşti. Hala "Outcast" nedir bilmiyoruz. Sadece tahmin ediyoruz. Kyle'ın yeteneği nereden geliyor, nasıl işliyor bilmiyoruz. Kirkman bize sadece ipuçları vererek hikayeyi sürdürüyor.
Çizimler ise oldukça tatmin edici. Paul Azaceta, Kirkman'ı gayet iyi anlamış bence. Vermek istediğini çok iyi veriyor. Bazı yerlerde küçük kareler açarak dikkat çekmek istediği yeri aydınlatıyor. Hikayenin gidişatıyla çok iyi uyum sağlamış anlayacağınız.
Hikayenin gidişatının beni pek memnun etmediğimi söylesem de, korku janrında iyi bir seri. Tabii bu artık korku kategorisine giren yapımlardan ne beklediğinize bağlı. Korkmaktan ziyade, bu kategorideki taşların nasıl oturtulduğu önemli benim için. Üstelik "exorcism" halihazırda tutmuş, tutmaya da devam edecek bir tema. Ancak bu konu, iyi işlenirse insanı vezir edebilecek, aksi yönde de insanı rezil edebilecek bir konu.
Robert Kirman, okuyucusuna, The Walking Dead'den daha gerçekçi bir şey vermek istediğini söylemiş. Tabii bu konu tartışılır ancak, Kirkman okuyucusunu tanıyan bir yazar. Neyi ne kadar vereceğini, bunu nasıl sürdüreceğini iyi biliyor. Bu doğrultuda Outcast'in zaten tutacak bir proje olduğunu söylemek güç değil.
Neye dayanarak söylüyorum bunu?
İlk zamanlarda Robert Kirkman'a verilen emirler, Outcast'in satış rakamının The Walking Dead'i geçmesi yönündeymiş. Haliyle bu doğrultuda yazılan bir çizgi romanın, okuyucuyu bağlama yönünde (ay ne iğrenç bir tabir kullandım sdfghj) olduğunu söyleyebiliriz.
Sözün özü, Outcast, karanlık çizgi roman severler için iyi bir tercih. Okurken muhteşem bir gazla okumaya devam etmiyorsunuz ancak yine de kendini okutturmayı biliyor. Yazıda övdüm mü sövdüm mü belli değil ancak benim kişisel düşüncemi merak ediyorsanız, evet okumaya devam edeceğim bir seri Outcast.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumunuzu eksik etmeyin, her biri çok değerli^^