16 Nisan 2016 Cumartesi

Kısa Filmler

Tamam itiraf ediyorum, bazen film izleyeceğim diye oturuyorum bilgisayar başına. Ancak saatler sonra bir bakıyorum ki, ben yine kısa film izlemekten uzun metrajlı izleyeceğim filmin adını bile unutmuşum. Çok seviyorum kısa filmleri, hele stop-motion olursa tadından yenmez. Aslında kısa filmlerimi kimseyle paylaşmam. -sanki ben çekmişim. sahiplenici kız sözü mode on asdfgh- Gereksiz yere her şeyle duygusal bağ kurduğumdan ötürü bunları paylaşmak da zor benim için.Ancak blogumun siz güzel ziyaretçileriyle de bunu paylaşma vakti gelmişti artık. Öyleyse geçelim.^^
Not: Bu bir seri başlangıcıdır.


İlk kısa filmimizin adı: Balance 
Bu klasik stop-motion türünde bir eser. 1989 yapımı. Christoph Lauenstein ve Wolfgang Lauenstein tarafından yönetilmiş. Ayrıca Akademi ödüllerinde En İyi Animasyon Kısa Film ödülüne layık görülmüş. Bu ödülü almasa tuhaf olurdu zaten. Film düzeni konu alıyor. Distopik bir gelecekte, Uzay boşluğunda bir platform üzerinde bulunan 5 kişi mükemmel dengeyi sağlamaktadır. Ancak bir gün birisi müzik kutusu ele geçirir. Merakla başlayan çekişme, bu kişileri hazin sona götürür. İnsanoğlunun çıkarları için neler yapabileceğini, aslında ne kadar bencil olduğunu, sonunu düşünmeden nasıl hareket ettiğini, aç gözlülüğün kimseye bir fayda sağlamayacağını gözler önüne sermiştir. Bu diyalogsuz filmden tabii ki çıkarılacak çok şey var ancak sizce de 'mülkiyet' kavramını eleştirmemiş mi? Ayrıca kişilerin üstünde yazan numaralardan bir anlam çıkarmak mümkün mü? Kimileri bu kısa film için Sovyet Komünizmi'nin  çöküşü de diyor ancak bu kadar teori kasmak bana bile uygun değil^^ 



The Legend of the Scarecrow
Sahi, kargalar neden siyah giyer?
Aslında bu en sevdiğim kısa film olabilir ama Balance'a ihanet etmek istemiyorum. Seneler önce başka bir korkuluk ile ilgili kısa filmi ararken bulmuştum bunu. İlk izlediğimde göz yaşlarımı tutamamıştım. -sanki şimdi çok farklı.-  Belli aralıklarla bu filmi izleyip izleyip üzülüyorum. İnsanlığımı hatırlatıyor bana, daha doğrusu nasıl bir insan olmam gerektiğini. Filmle ilgili ayrıntılara gelirsek, Marco Besas tarafından yazılmış ve yönetilmiş. 2005 yılında ispanyol film festivalinde yayınlanmış. Gotiklik var ve buna bağlı olarak Tim Burton esintisi olduğunu düşünenler de var. Ancak bu benim söylemeyi sevdiğim bir şey değil çünkü böyle denilerek ne insanlar göklere çıkarıldı ve ne yetenekli insanlar "özentiiiiaa :/" denilerek yerin dibine sokuldu. Din eleştirisi de var tabii. Aslında ben, din eleştirisinden çok "insanlar anlamadığı/bilmediği şeyden nefret eder." düşüncesinin yansıtıldığı kanısındayım. (içimdeki Martha Kent ortaya çıktı asdfghj) Ve o arkada çalan müzik... Müthiş değil mi? Yani insan düşünüyor dokuz dakikalık bir video için ne kadar konuşulabilir diye? Konuşulur, bu film için sayfalarca konuşurum. Ancak buradan gerisini size bırakıyorum ^^


The end
Temmuz 2005'de çıkarılan yine 'korkuluk' teması üzerine duran başka bir kısa film daha ancak bu Fransa'dan. Bunun için tek söyleyebileceğim şey: Harika. Bu film bana hep, bir önce bahsettiğim kısa filmin devamı gibi hissettiriyor ki bunu daha önce izlemiştim ve bu filmi araştırırken onu buldum. Çok ilginç değil mi?^^ İlk etapta kargaya bir kinlendim. Hani besle kargayı oysun gözünü gibi geldi. Daha sonradan gerçeği anlayınca nasıl ön yargılı olmamam gerektiğini suratıma tokat gibi çarptı. Bir diğer şey ise 'farklı bireylerin ilişkisi'. Aşk ya da arkadaşlık, insanların iletişiminin her hangi bir formunda farklılıkların sorun olmaması gerektiğini de göstermişti. Lise sınavlarına hazırlanırken ne de çok şey öğrenmişim!^^ 


Paperman
Walt Disney yapımı olan, 2012'de çıkarılmış bir de Oscar kazanmış siyah & beyaz bir kısa film. John Kahrs tarafından yönetilmiş. Bu filmin bende duygusal bir boyutu var. Onun için uzunca bir süre açıp tekrar izleyebileceğimi sanmıyorum ve bundan dolayı tekrar izleyip sıcağı sıcağına yorum yazamıyorum ama siz izleyin. Kadere inanmıyorsanız ama tesadüf kavramına da yabancıysanız bu film tam size göre! Yalnız size bir tavsiye, hayatın size getirdikleri bu filmde olduğu gibi güzeldir ancak çok kapılmamak gerek. Çünkü adı üstünde bu bir kısa film, sonu güzel bitiyor. Hayat kısa değil ve pek çok şey güzel sonlanmıyor. 


The Maker
Hepimizin bir yaşam süresi var. Bu dünyada geçirdiğimiz kimine göre kısa kimine göre uzun zamanda asıl amacımız ne? İnanç ya da inançsızlık bu amacı belirleyen asıl şeylerden biri olsa da daha derinlerde bir şey var. Daha temel bir şey. Bir şekilde iz bırakmak, hatırlanmak,bu dünyaya ardında bir şey bırakmak. Bu şeker mi şeker filmin ele aldığı şey de bu. Bu arada 
2011 yılında çıkarılmış ve Christopher Kezelos yönetmiş. 


 

Vincent 
Tim Burton'ın eskisi gibi olmadığı ya da dilim varmıyor ancak abartılmış bir yönetmen olduğu düşünülen şu zaman diliminde, benim kendisine sonsuz kredim olmasının sebebidir bu stop-motion.
1982 yapımı bu filmde çeşitli Tim Burton karakterlerinin ilk halleri vardır ve  Tim Burton tarafından doğrulanmasa da genel kanı Tim Burton'ın kendi çocukluğunu aktardığı yönünde. Ayrıca Burton burada 1920'lerin Alman ekspresyonistlerinden etkilendiğini de ortaya koymuştur. Konusuna değinecek olursak Vincent Malloy, kendini Vincent Price sanan ve Edgar Allen Poe hayranı olan bir çocuktur. Hayal dünyasını ve gerçek dünyayı bütünleştirmesini ele alır.
 Diğer bir güzel nokta ise hikaye anlatıcısının Vincent Price olması^^  Hele Edgar Allen Poe hayranıysanız ağzınızın suyu akacak bu filmi izlerken. Hayır insan 6 dakikada nasıl bu kadar hayal gücünün zirvesine çıkabilir? Tim Burton'sa çıkar tabii. Aslında ben hala niye konuşuyorum ki? Açın izleyin siz keşfedin Vincent'ı^^
 Sanırım bu postun sonuna geldim. Vincent gibi benimde son sözlerim şu olsun o zaman:
"and my soul from out that shadow, floating on the floor, shall be lifted. Nevermore!"

Bana ulaşmak isterseniz, ne bileyim tavsiye vermek isterseniz ya da sormak istediğiniz bir şey olursa ya da sadece merhaba demek isterseniz bile buraya yorum bırakabileceğiniz gibi mail adresime de yönelebilirsiniz: haticehayal96@gmail.com
Hatcik


Share:

5 yorum:

  1. Çok iyi bir liste olmuş... Umarım devamı gelir..

    YanıtlaSil
  2. Bir filmi asla bitiremeyen ben için çok ideal kısa filmler...super bir liste olmuş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle bloguma hoşgeldiniz ^^ Beğenmenize çok sevindim :D

      Sil
  3. Kısa filmleri ilk kez duyuyorum. Benim bildiğim film, 1,5-2 saat civarı olur. Ama bunlar 10 dakika gibi filmler, adı üstünde zaten. 10 dakikaya ne sığdırılabilinir ki? Normal filmler candır :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahah bence bir şans verin kısa filmlere :D

      Sil

Yorumunuzu eksik etmeyin, her biri çok değerli^^